Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi

Türkiye'nin ilk tıbbi bitkiler bahçesi
ekosistemimizin farkına varmak için fırsat sunuyor..

Kimyasal katkısız yetişen 700'ü aşkın tıbbi bitki,
sera, herbarium, laboratuar..

Sağlık Çevre Okulu, staj imkanı, yayınlar,
tez-proje ve kurum destekleri..

Geçmişle bugünü buluşturan
geleneksel tıp festivali..

Biyoçeşitliliğin korunup geliştirilmesine,
tıbbi bitkilerin etkin ve güvenli kullanımına katkı..

Dr. Erkan Tanalel

1665 yılında Robert Hook tarafından hücrenin keşfinden sonra Hippokrat, Galen ve İbn-i Sina gibi tıbbın kurucularının uyguladıkları hümoral patoloji teorisi ortadan kalktı. Hümoral patoloji, farklı kültür ve coğrafyalarda farklı isimlerle anılmış ama ana felsefesi aynı kalmış ve küçük farklarla uygulanarak varlığını günümüze kadar sürdürmüştür.

Hümoral patoloji, antik Yunan filozoflarından Aristo’nun ‘’Evrene dörtlü ritm hâkimdir. Canlı cansız herşeyin yapısı dört ana elementten oluşmuştur. Bunlar ateş, hava, toprak, su’ dur‘’ fikriyle başlamıştır. Hippokrat bu dört elementi insan vücuduna uyarlamış ve bir teori geliştirmiştir.

Bu elementler şu anda anladığımızdan öte bir anlam taşımaktadır. Örneğin ‘su’ sadece içtiğimiz su değildir. Su doğada ve insan vücudunda hem maddesel fonksiyon ve görüntüsü ile, hem de enerjetik anlamda, buharlaşan, toprağı yumuşatan, sıcaklığı dengeleyen, duruma göre durgun, sakin veya sel oluşturabilecek kadar hırçın, kabın şeklini alabilen, sıcak ve soğuk olabilen, temizleyen özellikleriyle ele alınmıştır.

Bu teori daha sonra ünlü hekim ve filozoflar tarafından geliştirilmiş, İbn-i Sina’nın El-Kanun Fi’t-Tıb adlı eseriyle zirveye taşınmıştır. Bu eser Batı tıp okullarında 16.yüzyıl sonlarına kadar 600 yıl boyunca ders kitabı olarak okutulmuştur.

Humoral patoloji olarak isimlendirilen bu teori, İslam coğrafyasında ahlat-ı erbaa (dört ahlat - dört latif sıvı - dört sıvı - dört usare) adını almış Osmanlı tıbbının temellerini oluşturmuş, teşhis ve tedaviler bu teorinin usullerine göre yapılmıştır.

Ahlat-ı erbaa
Ateş, hava, toprak, suya anasır-ı erbaa (dört unsur), bu dört elementin insan bedenindeki karşılığı olarak kabul edilen dört sıvıya da ahlat-ı erbaa (dört hılt) denir.
Ateş - sarı safra -kuru ve sıcak
Hava – kan - nemli ve sıcak
Toprak - sevda (kara safra) - kuru ve soğuk
Su – balgam - nemli ve soğuk

İbn-i Sina bu dört hılt’ın (sarı safra, kan, sevda, balgam) her insanda özel ve benzersiz bir şekilde karıştığını, kişiye özel  bir denge oluşturduğunu söylemiştir. İşte kişiye özel ortaya çıkan ruhsal, bedensel, zihinsel özelliklerin bütününe mizaç denir. Ahlat-ı erbaa’da dört temel mizaçtan bahsedilir: Safravi, demevi, sevdavi, balgami.

Bir kişiye ‘’safravi mizaçlı’’ dendiği zaman, vücudunda safra salgısının nitelik ve nicelik olarak diğer üç sıvıya baskın geldiği anlamını çıkarırız. Bu kişi fizyolojik ve psikolojik olarak safra hıltının özelliklerini gösterecektir. Çabuk öfkelenen, bir anda patlayan, aktif, hareketli, uyku süresi 5-6 saat civarında, zihin performansı yüksek, çok konuşan, minyon tipli, dili genellikle kuru, su içme isteği fazla, genellikle kilo almayan, hazmı iyi, bağırsakları hızlı çalışan, bedeni sıcak tip safravi mizaç tipidir.


Mizacı aynı olan insanların majör özellikleri benzerdir. Ancak her insan mutlaka saf safravi, demevi, balgami veya sevdavi olmayabilir. Kişinin bedeninde birden fazla hılt baskın olabilir. Bu tiplere karışık mizaç denir. Böyle bir kişi baskın olan iki veya daha fazla hıltın karma özelliklerini gösterecektir.

İnsanda dört hıltın optimal dengesinin bozulmasına hastalık denir. Tedavi usulleri arasında en göze çarpanlar müshil, lavman, kusturma, hamam, masaj, egzersiz, kan alma (hacamat, phlebotomy), sülük (hirudoterapi), beslenme tarzı değişikliği ve tıbbi bitkilerdir. Bütün bu uygulamalarda ana fikir detoks’tur.  Bozukluğu tespit edilen hıltların bedenden uzaklaştırılması amaçlanmaktadır. Bedenin çalışma yeteneğinin önünde engel teşkil eden toksinler vücuttan uzaklaştırılınca beden kendini yeniden restore etme yeteneğine sahip olur.

Bazı tıbbi bitkiler bozuk hıltları vücuttan boşaltmaya yararken, bazı bitkiler doku ve organların restorasyonunda kullanılır. Kullanılan her bir bitki, yiyecek ve içeceğin de bir mizacı vardır. Kimi ısıtıcı, kimi soğutucu, kimi nemlendirici, kimi kurutucudur. Hastanın ve hastalığın mizacına uygun bitkiler seçilerek terkipler hazırlanır.

Örnekler:

Şahtere (Fumaria officinalis): (1.derece soğuk, 2.derece kuru): Vücuttaki bozuk hıltları söker atar. Karaciğerdeki tıkanıklığı açar. Kanı temizler. Antitoksin olarak çalışır. Modern fitoterapide de safra yolları rahatsızlıkları, safra taşları, safra kesesi kistleri için kullanılır. Safra akışını düzenleyici, kan temizleyici, tonik ( vücudu kuvvetlendirici), antimikrobik etkileri de kayıtlıdır.

Yabani hindiba (Cichorium intybus): (1.derece soğuk, 2.derece nemli): Sarı safranın nitelik ve nicelik olarak bozukluklarında ve karaciğerin sıcak hastalıklarında kullanılır. Modern fitoterapide de, safra yolları rahatsızlıkları, bilirubin metabolizma sorunları için kullanılır. Karaciğer hücrelerini koruyucu etkisi kayıtlıdır.

Her iki bitkide klasik ve modern bilgilerin birbiriyle örtüştüğü görülmektedir.