Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi

Türkiye'nin ilk tıbbi bitkiler bahçesi
ekosistemimizin farkına varmak için fırsat sunuyor..

Kimyasal katkısız yetişen 700'ü aşkın tıbbi bitki,
sera, herbarium, laboratuar..

Sağlık Çevre Okulu, staj imkanı, yayınlar,
tez-proje ve kurum destekleri..

Geçmişle bugünü buluşturan
geleneksel tıp festivali..

Biyoçeşitliliğin korunup geliştirilmesine,
tıbbi bitkilerin etkin ve güvenli kullanımına katkı..

Prof.Dr. İ. İrem Tatlı Çankaya
Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Botanik AD

Çoğunluğu tropik bölgelerde olmak üzere, dünyada yaklaşık 425.000 çiçekli bitki türü tanımlanmıştır. Her yıl önemli sayıda yeni bitki türü keşfedilmektedir. Türkiye, üç farklı fitocoğrafik bölge ile biyoçeşitlilik açısından oldukça önemli bir alana sahiptir. Florasında yaklaşık 12.500 taksonu barındırmaktadır ve daha önemlisi bunların yaklaşık üçte biri endemiktir.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, az gelişmiş ülkelerde daha çok olmak üzere dünya nüfusunun yaklaşık %80’i tedavi için tıbbi bitkilere ihtiyaç duymaktadır. Günümüzde dünyada tedavi için kullanılan bitki türünün 25.000’den fazla olduğu tahmin edilirken ülkemizde bu sayı 1500 civarındadır.

“Bitkilerle yapılan tedavi” anlamındaki ‘fitoterapi’ terimini ilk kullanan kişi Fransız hekim Henri Leclerc’dir (1870-1955). Terim Yunanca ‘phytos’ (bitki) ve ‘therapeuein’ (tedavi) kelimelerinden oluşmaktadır. 

Günümüzde, bitkilerin/bitkisel ürünlerin tıbbi etkileriyle ilgili yapılan beyanlar, tüketicinin doğal tedavi yöntemlerine karşı ilgisinin artması ve pazarlama stratejileri (internet satışları, medyada yapılan, ürünün etkisine yönelik tanıtımlar v.b.), modern tedavi uygulama imkanlarından uzak olunması veya bazı hastalıkların tedavisinde modern tedavi sistemlerinin çözüm olamaması, yaşlı nüfus için sağlıklı hayat endişesi, doğal olanın daha güvenli olduğu şeklindeki düşünceler, konvansiyonel ilaçların yan etkileri olması gibi nedenlerle dünyada ve ülkemizde tedavi için bitkisel ürünlerin kullanımında hızlı bir artış gözlenmiştir. Ancak ülkemizde bitkisel ürünlerin sanal ortamda ve kontrole tabi olmayan yerlerde “%100 bitkisel, %100 doğal, yan etkisiz” gibi tanıtımlarla satılması ve kolay ulaşılabilir olması toplum sağlığı açısından ciddi bir risk oluşturmaktadır. Bitkisel ürünlerin kullanım oranları değerlendirilememekte, ürün güvenliği ve yan etkileriyle ilgili yeterli veri alınamamaktadır.

Tıbbi amaçla kullanılacak ürünlerin kalite, etkililik ve güvenlilik unsurlarını bünyesinde taşıması gerekir. Bir ürün ancak bu unsurları tamamladıktan sonra “tıbbi” olabilme özelliğini kazanabilir. Bitkisel ilaçta doz çok önemlidir. Etkin bir tedavi uygulaması için, gerekli olan dozun sürekli olarak sağlanması gerekmektedir. Bir maddenin tedavi edici ve öldürücü etkisi arasındaki en önemli fark “miktarıdır”. Tıbbi bitkilerdeki etken madde miktarının her bir farmasötik formda eşit olarak sağlanabilmesi ve ilacın etkinliğinin sürdürülebilirliği için standardize bitki ekstrelerinin oluşturulması, elde edilen ürünün stabilitesinin belirlenmiş olması, farmakolojik ve klinik bulguların yanı sıra toksikolojik verilerin de saptanmış olması gerekmektedir.

Bitkilerin faydasını görebilmek için, doğru bitkinin doğru zamanda toplanmış ve doğru kısmının temin edilmiş olması, Avrupa Farmakopesi’ne uygun, analiz ve kontrolleri yapılmış drogların halka sunulması gerekmektedir.