Su Hasadı
Dilek Yürük
Peyzaj Mimarı
İklim değişikliği, küresel ısınmayı ve bunun dünyamızın iklim sistemi üzerindeki etkilerini anlatmak için kullandığımız kavramlardan biri. Günden güne etkilerini kuraklık ya da sel baskınları gibi farklı uçlarda şiddetli bir şekilde hissettiğimiz bu durum gelecek öngörülerimizde bir tehdit olmanın ötesinde artık gündelik hayatımızın bir gerçeği. Bu gerçekle birlikte rutinlerimizi, tercihlerimizi ve yaşama biçimimizi değiştirmemiz çözümün bir parçası olmamız için çok kıymetli. Aradığımız çözümler sektörel büyük ölçeklerden kişisel hayatlarımıza doğru küçülse de doğal kaynakların tükenmesi, hava kirliliği ve kuraklık üzerine kazanacağımız farkındalığın yaratacağı etki, değişimi ve dönüşümü başlatacaktır.
Dönüşüm için en önemli nokta, su tasarrufu bilincidir. Bu bilinç dişimizi fırçalarken suyu kapatmaktan başlayıp, binalardaki gri suları bina ölçeğinde arıtarak tekrar tuvalet sifonlarında veya bahçe sulamasında kullanmaya varana kadar kendini gösterir. Çatılardan toplanan yağmur suları depolarda biriktirilerek bedava su kaynağı olarak rezervlerimizde yerini alabilir. Amaç, binalarda başlayan bu dönüşümlerin yerel yönetimlerin teşvikleriyle hızla yayılmasını sağlamak olmalıdır.
Kent ölçeğine bakıldığında, ısı adalarının oluşumuna sebep olan yoğun yapılaşmalar, yeşil alanların azalması, kentsel tarım alanlarının kent dışına taşınması su döngüsünü olumsuz yönde etkilemektedir. Kentin beslenmesi için uzak mesafelerden gıda taşınmasının ortaya çıkardığı karbon ayakizini düşününce, kentsel tarım alanlarının korunmasının hem gıda güvenliği hem de atmosferimiz açısından neden planlı ve sürdürülebilir bir kent vizyonunda yerini alması gerektiği anlaşılır. Çatı bostanları, yağmur bahçeleri, kamusal alanların su geçirimli zemin malzemeleriyle düzenlenmesi artık sık duymaya başladığımız önerilerdir.
Water Footprint Network adlı kâr amacı gütmeyen Hollanda merkezli kuruluşa göre, 225 gramlık bir hamburgerin üretimi için 3 bin 668 litre su gerekmektedir. Bu örnek, tarım ve hayvancılıkta kullanılan suyu azaltmanın yolunun tüketicilerin beslenme tercihlerinden geçtiğini göstermektedir.
Tarım yapan üretici içinse geleneksel arazi işleme ve üretme yöntemlerini hatırlamak iyi bir başlangıç olacaktır. Bölgenin iklim ve su koşullarına uygun bitkileri yetiştirmek, susuz tarım yöntemlerini uygulamak, yeraltı su rezervlerini kimyasal zehirlerden korumak gereklidir. Toprak iyileştirme ve arazi şekillendirme çalışmaları; toprak kalitesinin korunması, yağmur suyunun yüzeysel akışa geçerek toprağı erozyona uğratmaması ve toprak tarafından emilmesi ve yeraltı su rezervlerinin artması açısından önemlidir. Su sorununun çözümü için, günümüz teknolojisinin imkan verdiği akıllı sulama yöntemleri de kullanılmalıdır.
Su sorunlarını, çözümleri, ölçekleri, kısa ve uzun vade planlarını konuşurken konuya hem üreticiler hem tüketiciler açısından ve ‘bütüncül bakış açısı’ ile yaklaşmamız şarttır.