Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi

Türkiye'nin ilk tıbbi bitkiler bahçesi
ekosistemimizin farkına varmak için fırsat sunuyor..

Kimyasal katkısız yetişen 750'yi aşkın tıbbi bitki,
sera, herbarium, laboratuar..

Sağlık Çevre Okulu, staj imkanı, yayınlar,
tez-proje ve kurum destekleri..

Geçmişle bugünü buluşturan
geleneksel tıp festivali..

Biyoçeşitliliğin korunup geliştirilmesine,
tıbbi bitkilerin etkin ve güvenli kullanımına katkı..

Osmanlı Tıbbında Beslenmenin Sağlığa Etkisi

Prof.Dr. Ayten Altıntaş
İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik AD

Osmanlı Tıbbı, binlerce yıllık “Kadim Tıb” ın bilgilerini kendi süzgeç ve tecrübelerinden geçirerek oluşan gelişmiş bir tıp idi. 19. Yüzyılda Batıda başlayan tıbbi değişime Osmanlı tıbbı da uymuştur. Klasik dönemde Osmanlı hekimleri için en önemli hedef insanların sağlıklı yaşamalarını sağlamaktı. Hastalanan insanları tedavi etmek hekimlerin ikinci sıradaki görevi idi. Bu sebeple hekim sağlıklı yaşama kurallarını çok iyi bilmeli ve bunu öğretmelidir. Osmanlı hekimi bu kuralları belli bir form ve formülle anlatmıştı. Osmanlı tabiplerinin anlattığı “esbâb-ı sitte-i zarûriye”, yani “zorunlu olan altı sebep” diye çevirebileceğimiz bu altı temel kural genel olarak şunlardı: 1- Hava ve onunla ilgili konular (mevsimler, yaşanan yerler, giyim kuşam) 2- Yeme-İçme konusundaki bilgiler  3- Spor, hareket ve hareketsizliğin sağlığa etkisi 4- Duyguların sağlığa etkisi 5- Uyku ve onunla ilgili kurallar 6- Vücutta kalıp atılamayan maddelerden kurtulmak için yapılacaklar, ki burada kusmak, müshille temizlenmek, lavman, kan aldırmak gibi yöntemler anlatılmaktadır.

Sağlıklı yaşama kurallarının en önde geleni yeme-içme disiplinidir ki bunun başında da yenilip içilenlerin gıda-deva özelliği gelir. Osmanlı tıp öğretisine göre hekimin ustalığı gıda-deva özelliklerini ayırabilme bilgisi ile ölçülür.  Hayatın devamı için gerekli olan yeme-içme eylemi, gıdaların yanlış seçilmesi veya miktarının fazlalığı sebebiyle hastalıklar meydana getirir. Bu sebeple gıdanın ilaç niteliği taşıyan deva’lardan olmaması gerekir. Bu durum kısaca şöyle ifade edilir: Gıdanın iyisinde devâ’iyyet (ilaç) özelliği olmamalıdır. “Gıda-yı devâ’î (ilaç olan gıdalar) denilen ba‘zı yemiş ve sebzeleri, tedavi maksadı haricinde yememek gerekir. Çünkü bunların kimisi kanı göyündürür (yakar), kimisi safrâyı arttırır, kimisi galizdir, nemi ve balgamı artırır.

Osmanlı hekimleri gıda özelliği olan yiyecekleri net olarak seçmiş ve nedenlerini kitaplarında açıklamışlardır. Yenilenlerin gıda olarak nitelendirilmesindeki amaç bedenin ihtiyacı olan kanı sağlamaktır. “İyi gıda” konusunda hekimler hemfikirdir. Bunlar; ekmek, kuzu eti, yumurta, tereyağı, meyvelerden de üzüm ve incirdir. Fakat bu iyi gıdalar da belli özelliklerde olmalıdır. Tıp kitaplarında iyi gıdaların nasıl olması gerektiği en ince detaylarına kadar anlatılır ve kuralları belirtilir. Sırada daha sonra yeralan gıdalar da “mutedil” tabiatta olup iyi kan yapar ve insanın ihtiyacını karşılar. Gıdalar çok iyi tarif edilmiştir; bunların dışındakiler ilaç özelliğinde olup, yenildiği zaman bedende istenmeyen maddeler meydana getirirler. Bu maddeler de hastalıkları yaratacak ortamı hazırlar.

Osmanlı hekimleri, deva özelliğindeki pek çok otun gıda olarak tüketildiğini iyi bilirlerdi. Öncelikli görevleri, bunların ilaç niteliğinde olduğunu ve eğer yenecekse de, bedene zarar vermemesi için o niteliğini düzeltecek, dengeye getirecek, zararını önleyecek gıdalarla beraber nasıl pişirileceğini anlatmak ve uygulanmasını sağlamaktır. Yemek tarifleri ve neyin ne ile yeneceği, hekimlerin tavsiyeleriyle şekillenmiştir.