Açlıkla Tedavi
Gülhan Beydemir
Açlıkla tedavi, vücutta biriken atık maddelerin hastalıklara sebep olduğu, hastalıkları iyileştirmek ve oluşabilecek yeni hastalıkları önlemek için doğru şekilde aç kalarak bu maddeleri vücuttan uzaklaştırmak gerektiği esasına dayanan bir tedavi yöntemidir.
Bütün hastalıkların temel kaynağı vücutta atık madde (kireç, iltihap, mukus, toksinler vs.) birikmesidir. Bunun en önemli sebebi yanlış ve fazla beslenmedir. Çağımızın gıdaları gittikçe yapay hale gelmektedir. Hiçbir besin değeri olmayan, aksine vücut için zararlı maddeler içeren bu gıdalar vücudun dengesini bozmaktadır. Günümüzde insanlar hem doğal olmayan şeylerle beslenmekte hem de ihtiyaçlarından on-onbeş kat fazlasını tüketmektedirler. Bunun sonucunda vücutta kirlilik meydana gelmektedir. Sağlıklı ve normal beslendiğini düşünen bir kişi üç veya dört gün aç kaldığında nefesi ve tüm ifrazatı kötü kokar. Bu durum, vücudunun atık maddelerle dolu olduğunu gösterir. Vücut günün birinde bu atık maddeleri dışarı atmak istediğinde hastalıklar meydana gelir. Hastalıklar aslında iyileşmeye giden yolu gösteren sinyallerdir. Ağrı, acı gibi belirtileri dikkatle takip edip vücudun dilini anlamaya çalışmak gerekir. Fakat günümüzde bu “hayırlı” belirtiler ilaçlarla bastırılmaya çalışılmaktadır. İnsanoğlu, aç kalarak içini temizleyeceği yerde, ilaçlarla ve çeşitli tedavi yöntemleriyle kendini iyileştirmeye çalışarak içini daha da kirletmektedir.
Açlıkla tedavi iki merhaleye ayrılmaktadır:
Birinci merhale iki veya üç gün sürer. Açlıkla tedavinin en ağır günleridir. Eğer kişi tecrübeli bir uzmanın gözetimi altındaysa alacağı bilgi ve moralle bu günleri kolaylıkla atlatacaktır. Açlıkla tedaviye başlayan kişiler genellikle bu günlerde panikleyerek tedaviyi bırakırlar ve bir daha açlık kürü yapmaya karar verirler. Çünkü bu günlerde yemekle ilgili her türlü söz, görüntü, koku vs. kişiyi rahatsız eder. Yiyememeye bağlı olarak moral bozukluğu, sinirlilik, uykusuzluk gibi durumlar ortaya çıkar ve hızla kilo verilir. Kişi, açlık duygusunu bastırarak yemek yemeyi terk ettiğinde gönüllü açlığa tahammül ettiği için kendini disipline eder, açlık ve lezzet duygularını kontrol altına alır. Yani açlıkla tedavi, kişiyi manevi açıdan terbiye eden bir yöntemdir. Eğer kişinin sigara, içki gibi kötü alışkanlıkları varsa açlıkla tedavinin ilk günleri onun için işkence gibi olacaktır. Halbuki açlıkla tedavi, özellikle kötü alışkanlığı olan ve bundan bir türlü vazgeçemeyen kişiler için bulunmaz nimettir. Aç kaldığımız dönemde hissettiğimiz ağrı ve acılar içimizdeki çöp yığınının habercisidir. Bu çöplerden arındıkça organlar yaşam enerjisiyle dolup taşmaya başlayacak ve daha dayanıklı olacaktır.
İkinci merhale, 3. ve 4. günlerden başlayarak 6. ve 10. günlere kadar devam eder. “Asetonlu merhale” olarak da bilinir. Bu merhalede kişinin ağzından aseton kokusu gelmeye devam eder. 3. günden sonra açlık hissi azalır, hatta tamamen yok olur ama su içme isteği artar. Savunma sistemi, organlardaki atık maddeleri sökmeye başlamıştır ve bu maddeler kana karışmıştır. Kan akciğerden geçerken atık maddeler aseton kokusu yayar. Bu sırada kalp çarpıntılarında artış olur. Çünkü kalp, zehirli kanı hızla pompalayarak ondan kurtulmak ister. Su içme isteğinde artış olması normaldir. Su hemen kana karışarak atık maddeleri alacak, böbrekler vasıtasıyla dışarı atılmalarını sağlayacaktır. İçilen suyun saf su olması gerekir.
Açlık küründen sonra titiz bir şekilde beslenme sürecine geçilmelidir. Kaç gün aç kalınacağı, beslenmeye nasıl geçileceği ve bu süreçte neler yenileceği uzman tarafından belirlenmeli, kişi kendi başına açlıkla tedavi uygulamamalıdır.