Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi

Türkiye'nin ilk tıbbi bitkiler bahçesi
ekosistemimizin farkına varmak için fırsat sunuyor..

Kimyasal katkısız yetişen 700'ü aşkın tıbbi bitki,
sera, herbarium, laboratuar..

Sağlık Çevre Okulu, staj imkanı, yayınlar,
tez-proje ve kurum destekleri..

Geçmişle bugünü buluşturan
geleneksel tıp festivali..

Biyoçeşitliliğin korunup geliştirilmesine,
tıbbi bitkilerin etkin ve güvenli kullanımına katkı..

İsmail Günay Paksoy

Danışman

 

Halûk Perk

Koleksiyoner

 

Tılsım mühürler hakkında yapılmış fazla araştırma yoktur. 11. Merkezefendi Geleneksel Tıp Festivali kapsamında gerçekleştirilen “Osmanlı Tılsım Mühürleri” sergisi ve katalogu ile tılsım mühürlerin tasnifi ve tanıtılması amaçlanmıştır. Etnografik ve dini kültürümüzün parçası olan tılsımların kullanım amaçları uzmanlık alanımız değildir; dini yorumdan kaçınmış olsak da yapmış olabileceğimiz hataları uzmanların hoş göreceğini umarız.

Geniş anlamlı olan “tılsım” kelimesi yoruma açıktır. Bu çalışmanın konusu, koruyucu özelliği olan tılsım mühürlerdir; başkalarını etkilemek, define bulmak, kötülük yapmak gibi amaçlara yönelik olanlar konumuz dışındadır.

Mühür kullanımına ilk rastlanılan neolitik dönemden itibaren kutsal değerlerin değişik şekillerde mühürlere yansıtıldığı görülür. Tılsım mühürler klasik anlamda temsil özelliği taşımasalar da yapım teknikleri, formları, yazıların ters kazılması, kullanım şekilleri sebebiyle mühür, üzerlerinde bulunan yazı ve şekiller sebebiyle de tılsım özelliği taşırlar.

Kazılar, inançlar ve inanılan tanrılar değişse de insanoğlunun tarih boyunca tanrı inancı olduğunu gösteriyor. Mutlak bir güce inanan, korkan ve korunma ihtiyacı duyan insanlar değerli varlıklarının korunmaları için tılsımlar üretmişlerdir.

İslam dini melek, şeytan, cin gibi soyut varlıkların da diğer varlıklar gibi Allah tarafından yaratıldıklarını kabul eder. Bu nedenle Kuran’da büyücülük yasaklanmıştır.

İslam’ın ilk dönemlerinde üzerlerinde sadece dualar ve koruyucu sözler olan isimsiz şahıs mühürleri kullanılmıştır. Her mühür özgünlüğü dolayısıyla temsil özelliği taşımış, sahipleri bilinmiştir. Özellikle Akıbeti Hayrabat (geleceği hayırlı, bereketli olsun) ibaresi sevilerek yaygın olarak kullanılmıştır. Hatta madeni paralarda da bu ibareye rastlanmaktadır. Daha sonra, özellikle Osmanlı döneminde koruyucu dini sözler yanında isim de bulunan mühürler kazıtılmıştır.

İslam dünyasında tılsımlar dini yazı ve şekillerden üretilmiştir. Bunların dini değerlere uygunluğu tartışılsa da gerekçeleri ve dayandıklarını iddia ettikleri kaynaklar dinidir. Tılsımlar genellikle kişilerin veya yaşanılan mekânlar ile içindeki kişilerin korunması amacıyla yapılırlar. Bununla beraber bazı tılsımların kullanım amaçlarını anlamak imkansızdır. Bu yüzden tılsımlar konusunda somut ayrıma kalkışmak yanıltıcıdır. İslami kurallar temel olsa da, halk kültürünün etkisiyle tılsımlar ve kullanım şekilleri çeşitlilik kazanmıştır. Halk tılsımları, hastalık ve kazalardan, büyüden ve kötülüklerden korunma ve dileklerin gerçekleşmesi amacıyla kullanılmıştır.

Koruyucu tılsımlar hem yer darlığı hem gizem yaratmak için şifreli ve kısaltmalıdır. Çoğunlukla ebced 

[1] ve bazı harfler sembol olarak kullanılır. Tılsımla ilgilenen ilme “bir şeyde olup başkasında olmayan hal, kuvvet, tesir, özellik” gibi anlamlara sahip “hassa” kelimesinin çoğulu “havas” denir. Havas kitaplarında sık rastlanılan sembolik büyü işaretleri vardır. Bu sembolleri de içeren yedili bir cetvel kabul edilir. Cetvelde sırasıyla büyü sembolleri, fatiha süresinde geçmeyen yedi harf, tanrı adlarından yedisi, haftanın yedi günü, meleklerin isimleri, cinlerin hükümdarlarının adları,  gezegenler yer alır.

İslam inancına göre en etkili ev koruyucu Hilye-i şerif’tir. Ayrıca koruyucu nitelikte çeşitli dualar, ayetler veya dini motif içeren levhalar da mekanlara asılır. Asılarak kullanılan mekan koruyucu tılsımlar daha ziyade kağıda ve kumaşa yazılır. Ayrıca metale yazılı, asılmadan, gizli kullanılan tılsımlar da mevcuttur. Daha sonraki dönemlerde tılsım mühürlerden baskı levhaların yerini matbaa baskısı levhalar almıştır.

Kişilerin korunmasına yönelik tılsımların, takı, kolye, yüzük, pazıbent olarak, rulo muhafaza içinde çamaşıra iğneleyerek, metale kazılı levha, tılsım gömlek olarak üstte kullanılmaları çok yaygındır. Diğer kullanım şekilleri, kağıda elle yazılan veya tılsım mühür baskısıyla hazırlanmış bazı tılsımların suda eritilerek bu suyla banyo yapılması, suyun içilmesi, tılsımın yakılarak dumanın içe çekilmesi veya tütsü gibi mekana dağıtılmasıdır.

Tılsım mühürler metal olup en yaygın olarak sırasıyla pirinç, bronz, bakır, bafon ve gümüş kullanılmıştır. Gerek mühür gövdesi üzerinde işlenecek kompozisyon gerekse kompozisyonun sert metale kazınarak ters işlenmesi nedeniyle mühürcülük bir sanat dalı olarak değerlendirilir. Osmanlıda mühürcüler ihtisaslaşmış, tılsım mühürleri kazıyan esnafın sanat yönü daha gelişmiştir. Tılsım mühür kazıyan esnafın “Esnaf-ı Mührü-künani Simü Heyakil”(gümüşten heykelli mühür hak eden esnaf) olarak adlandırılması da bu tespiti güçlendirir.

Tılsım mühürlerdeki metinlerde, genellikle, bela ve kötülükleri uzaklaştırıcı, iyilik ve hayrı davet edici oldukları kabul edilen Allah’ın güzel isimleri (esma-ül hüsna), Kuran’da geçen şifa içerikli ve sıkıntıları geçirdiğine inanılan fetih içerikli ayetlerden alıntılar, dört büyük meleğin isimleri, Hz. Fatma’nın eli, mühr-i Süleyman 

[2], Zülfikar 

[3], din büyüklerinin isimleri, besmele, maşallah, kelime-i tevhit, eshab-ı kehf 

[4], cin, beduh 

[5], ebced, erkam-ı mukatta ve huruf-ı mukatta 

[6] ve harf ve sayı sıralarından oluşturulmuş vefkler 

[7] yer almaktadır. Yardımın Allah’tan geleceği, Kuran’ın şifa ve rahmet verici olduğu en sık rastlanılan ifadelerdir. Üzerlerinde görülen yazı, harf, sayı ve şekillerin havas kitaplarından alıntılarla hazırlandıkları anlaşılmaktadır. Tılsım mühürlerde çok sık benzerlikler görülmesinin sebebi budur.

Osmanlı dönemi mühürlerinde isimlerin yanında koruyucu dualar, tılsımlı sözcükler kullanıldığı görülmektedir. Böylece mühür hem imza yerine geçiyor, hem de  anlaşmaların veya mektubun hayırlı, bereketli olması, kötülüklerden ve nazardan korunması isteğini dile getirmiş oluyordu. Son dönemlerde anlaşmalara veya mektuplara daha ziyade “beduh” veya ismin ebced karşılığıyla vefk basılmaktaydı.

Kişilerin korunmak amacıyla üzerlerinde takı olarak taşıdıkları vefkli tılsımlar da bulunmaktadır. Bu tılsımlar karşıdan okunabilmeleri için düz kazınmışlardır; yüzüğün kazınma şeklinden tılsımlı mühür olduğu rahatlıkla anlaşılabilir.

Tılsım mühürler kazınmış metinleri çoğaltma amacıyla el matbaası gibi kullanılırlar. Tılsım kaynaklarında görülen, yapımı vakit alan vefklerin, şekillerin veya yazılması zor ifadelerin daha seri yapılabilmesi için tılsım mühürler üretilmiştir. Tılsım kullanımının yaygınlaşmasıyla artan talep tılsım mühürlerin üretimini zorunlu kılmıştır.

Tılsım mühürlerin özellikleri şu şekilde sıralanabilir:

Genele hitap eder, üzerinde kişisel bilgiler bulunmaz.

Sadece dini unsurlar içerir. İhtiyaç sahibinin anlaması istenmediğinden şifreli ibare ve şekiller bulunur.

Yazılı kaynakların yansıması olarak görülen tılsımlar işlenmiştir.

Pek çok dini yazı ve şekil yer aldığı için oldukça büyüktürler.

Üstünde yer alanlar ve beklenen etki açısından çok çeşitli formdadırlar.

Düz baskı yapabilmek için üzerindekiler ters kazınmıştır.

Çoğu özenli işlenmiştir. Gerek formları gerekse tasarımları sanat tarihi açısından önemlidir.


 

[1] Arapça alfabedeki her harfin sayısal bir değeri vardır. “Ebced” denen bu sistematiğin en önemli özelliği harflerin de hesaplamada kullanılmasıdır. Bu şekilde rakamla ifade edilecek şeyler yazıyla, yazıyla ifade edilecek şeyler rakamla sembolize edilebilir. Bu hesaplamalara ebced hesabı, ya da hisab-ı cümel denir. Ebced hesabının “Büyük”, “En büyük”, “Küçük” ve “En küçük” olarak dört çeşidi vardır.

 

 

[2] Süleyman peygamberin mührüne verilen isimdir. Biri aşağıya diğeri yukarıya bakan iki eşkenar üçgenin birleşmesinden oluşan altı köşeli yıldız biçimindedir. Bu aynı zamanda “iç içe geçmiş iki üçgen” olarak da bilinir. Mühr-i Süleyman sayesinde Süleyman peygamberin bütün kurtları, kuşları, insanları ve cinleri buyruğu altına aldığına olan inanç sebebiyle eski çağlardan beri çok kuvvetli bir tılsım olarak görülmekte ve her türlü tehlikeye, talihsizliğe ve kötülüğe karşı korunmak üzere kullanılmaktadır.

Yahudiler arasında yaygın olan bir inanca göre de, altı köşeli bir yıldızı andıran bu yüzük mührün köşelerinde Musa, Harun, Yakup, Davut, İshak ve İbrahim peygamberlerin adları kazılıdır. Bugün Davut Yıldızı, Davut Kalkanı adıyla Museviliğin de simgesidir.

 

[3] Hz. Ali’nin çatal şeklinde iki başlı kılıcı

 

[4] Hem Hıristiyanlıkta, hem İslam’da var olan bir hikayedir. Yeniden dirilme inancının delilleri arasında gösterilir. 250 yılı civarında Dakyus (Dakyanus veya Decius) adlı kralın yönettiği putperest bir ülkede 7 genç Hıristiyan olmakla suçlanır. İnançlarını değiştirmeleri için bir süre verilir fakat onlar eşyayı bırakıp dağa ibadet etmeye giderler. Kral öldürülmelerini emreder. Gençler ve köpekleri bir mağaraya sığınırlar. Kral mağaranın girişine duvar örülmesini emreder. Yedi Uyurlar yıllarca burada kalırlar. Yıllar sonra, ağıl yapmak isteyen bir çiftçi mağara girişini açar ve Yedi Uyurlarla karşılaşır. Yedi Uyurlar şehirde bir sürü haçlı bina görüp hayrete düşerler. Dakyus döneminden kalan altınları harcamaya çalıştıkları zaman piskoposun karşısına çıkarılırlar. Hikayelerini dinleyen piskopos bunun bir mucize olduğunu söyler.

 

[5] Anlamı kesin olarak bilinmemektedir. Bazı Osmanlıca sözlüklerde Allah’ın isimlerinden “Vedut”dan ya da Hindistan’da tanrı mertebesine çıkarılan “Budha” isminden doğduğu veya bilinmeyen bir ilahın veya meleğin ismi olduğu ileri sürülür. Özellikle mektupların veya posta ile yollanan eşyanın yerine zamanında ve sağlam ulaşmasını dileyerek kullanılmaktadır. Harflerden ziyade ebced sayılarla karşılığı (2468) yazılmaktadır. Eski mektup zarfları üzerinde bu sayı posta idaresinin bir numarası zannedilmektedir.

 

[6] “Erkam” rakam kelimesinin, “huruf” harf kelimesinin çoğuludur. “Mukatta” kesik demektir. Kuran’da sadece bazı harflerin yazılı olduğu ayetler vardır, bu ayetlerin ne manaya geldiği bilinmemektedir. Şifre kabul edilen bu harflerden oluşan ayetlere Huruf-ı Mukatta denilmektedir. Kesik kesik yazılı sayılar için Erkam-ı Mukatta, kesik kesik harf dizilişlerine Huruf-ı Mukatta denilmiştir.

 

[7] “Vefk” denk gelme demektir. Birçok kareden meydana gelmiş büyük bir kare olup, karelerin içinde sayılar veya harfler vardır. Bunlar ya aynı toplamı ya da aynı anlamı verirler.