Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi

Türkiye'nin ilk tıbbi bitkiler bahçesi
ekosistemimizin farkına varmak için fırsat sunuyor..

Kimyasal katkısız yetişen 700'ü aşkın tıbbi bitki,
sera, herbarium, laboratuar..

Sağlık Çevre Okulu, staj imkanı, yayınlar,
tez-proje ve kurum destekleri..

Geçmişle bugünü buluşturan
geleneksel tıp festivali..

Biyoçeşitliliğin korunup geliştirilmesine,
tıbbi bitkilerin etkin ve güvenli kullanımına katkı..

Dr. İnci Erkin 

Klinik Biyokimya Uzmanı, Enerji Psikolojisi Uzmanı

 

Beynimizin çalışması

Beynimizi fonksiyonları açısından üçe ayırabiliriz:

1.beyin yani alt beyin temel yaşamımız için gerekli olan savaş-kaç reaksiyonlarımızı, temel fiziksel fonksiyonlarımızı, yeme içme gibi temel dürtülerimizi, reflekslerimizi, sezgilerimizi kontrol ediyor. Tehlikelere karşı sezgisel davranışlarımızın kaynağı da bu alt beynimiz. Farenin kediden korkması gibi içgüdüler, üreme içgüdüsü ile olan davranışlarımız, korkuya yönelik reaksiyonlarımız burada.  Alt beynimizin problem çözme yeteneği yok.

2.beyin yani orta beyin duygularımız ile haşır neşir. Güzel ya da olumsuz duygularımızı orta beynimiz sayesinde yaşıyoruz. Üstelik bize bu duyguları yaratan anılarımızı da orta beynimiz saklıyor ve arşivliyor. Bize iyilik yapanı unutmayan, kötülük yapanı gördüğümüz anda olumsuz sinyalleri göndermeye başlayan bu kısım. Geçmişten ders almayı ve öğrenmemizi sağlıyor. 

Geçmiş olayların duygusu amigdala’da işleniyor. Duygusal anılar insanlarda aşırı reaksiyona neden olabiliyor. Annelik bilgileri burada saklıdır. Kedi, köpek, at gibi hayvanlarda da bu bölüm aktiftir.

3.beyin yani korteks ise bilincin krallığıdır. İnsan olmanın en büyük özelliği de gelişmiş bir korteksimiz olmasıdır. Düşünme, problem çözme, ileriyi görme, 2.beynin, yani duyguların kontrolü ve duyguların, görüntülerin tanımlanıp sınıflandırılması Korteks sayesinde gerçekleşiyor. 

Önemli olan üç beyinin de uyumlu ve dengeli çalışmasıdır. Bu denge uyumlu yaşam 
için gereklidir. Ama modern yaşamda genelde öyle olmuyor.
1.beyni baskın çalışanlar içgüdüsel davranıyor, başkalarını umursamıyor. 

2.beyni baskın çalışanlar duygularıyla hareket ediyor. 

3.beyni baskın çalışan insanlar ise hep analiz ediyor. Eyleme geçmeyi pek beceremiyor. “Entelektüel” dediklerimiz bu gruba giriyor. Olgun ve kendini geliştirmiş bir insanda 2. ve 3.beyin birlikte çalışıyor. 

Beynimizin sağ ve sol yarımküreleri (lob) var. Sol lobumuza matematiksel beynimiz diyebiliriz. Sol lobun konuşma, matematiksel işlemler, diziler, sayılar ve analiz gibi konularda üstün olduğu, mantıklı ve doğrusal çalıştığı biliniyor. Sağ lobumuza ise duygusal beynimiz diyebiliriz.
Sağ lob da, ritim, hayal kurma, renkler, boyut, hacim, müzik gibi fonksiyonlar ile ilgilidir. 

Beynin sol tarafı bilgiyi mantıklı ve doğrusal olarak işlemekte, sağ lob ise artistik tarafı oluşturmakta, ayrıntıdan çok resmin bütünüyle ilgilenmekte ve bilgiyi şekil ve hayal gücüyle işlemektedir.

Sağ lobun duygular ve hayallerin etkisinde olduğu ve fotoğrafik, yani bütünsel öğrendiği biliniyor. Bu yüzden bilgiyi sıra ile işleyen sol lobun aksine sağ lobun öğrenmede çok daha hızlı ve etkili olduğu anlaşıldı. İnsanın bir şeyi keşfetme ve üretkenlik becerileri de sağ lob fonksiyonları arasında yer almaktadır. Sol lobu gelişmiş olan ve bu lobu iyi kullanan insanların üretken düşünebilmesi, öğrendikleri konular ve formüllerden yeni şeyler üretebilmesi için sağ loblarını da geliştirmeleri gerekiyor. Yani matematik dehası da olsak, duygusal beynimizi geliştirmezsek habire hesap kitap yapıyor ama pek yeni keşiflerde bulunamıyoruz.

Beynin iki lobu birbirini tamamlayan fonksiyonlara sahiptir. İki lob arasında yoğun sinir lifinden oluşan korpus kallosum ağ demeti bulunur. Bu ağ, beynin sağ ve sol lobu arasında sürekli bilgi alışverişinin yapılmasını sağlayan bir köprüdür.

Son çalışmalar kalbimizde de sinir ganglionlarının bulunduğunu ve kalp ile beyin arasında birbirlerine devamlı bilgi veren iki yönlü çalışan bir bağlantı olduğunu gösterdi. Yani kalp bir anlamda beyin ve bedeni biribirine bağlıyor. Olumsuz duygular ortaya çıktığında kalbin ritmi bile bozuluyor. 

İkinci beynimiz: Bağırsaklarımız

Bu kavram ilk kez New York Columbia Üniversitesi’nde görevli nörobilimci, anatomi ve hücre 
biyolojisi uzmanı Prof. Michael Gershon tarafından, 1998 yılında yayınlandığında çığır açan "The Second Brain" adlı kitapta kullanıldı.

Sindirim organımızda omuriliktekinden fazla, 100 milyonun üzerinde sinir hücresi olduğu söyleniyor; buna "Enterik Sinir Sistemi" deniyor. Üstelik bazı durumlarda karın bağımsızlığını ilan edebiliyor. Bağırsaklarımız serotonin dediğimiz mutluluk hormonunu ve başka psikoaktif maddeleri de salgılayabiliyor. Bunlara tepkiler vermeyi, gerektiğinde restleşmeyi bile göze alıyor. Huzursuz bağırsak sendromu da bunlardan birisi. Karın da hissediyor, algılayabiliyor, üstelik bir belleği bile var. Değişik kültürlerdeki insanlara özellikle korkulu, dehşetli sahneler izlettirilip duyguyu nerede hissettikleri sorulduğunda hep karınlarını gösteriyorlar. İçimizdeki ses pek çok sezgisel kararımızı da etkileyebiliyor.

Bu gelişmeler yeni bir bilimin Nörogastroenteroloji’nin doğmasına neden oldu. Bağırsakların beynin nerede ise bir kopyası olduğu, hücre tiplerinin, etken maddelerin ve reseptörlerin aynı olduğu gösterildi. Prof. David Wingate, Prof. Emeran Mayer, Prof. Marcello Costa gibi öncü araştırmacılar, bütün bunlara ilk önce kendilerinin de inanmakta güçlük çektiklerini söylüyorlar. Hatta başlangıçta meslektaşlarının kendileri ile alay edecekleri korkusunu dahi yaşamışlar.

Öfke kontrolu

Önemli olan gün içerisinde aldığımız mesajları çözebilmek ve anlamdırabilmek. Öfke anında salgıladığımız kortizol ve adrenalin bir süre sonra sağlıklı düşünce mekanizmamızı bozuyor, sağ beynimizin çalışmasını baskılıyor. Böbrek üstü bezlerimiz aşırı yüklendiği için tükenmişlik sendromu -burn out- yaşıyoruz. Yani duygusal beynimiz dumura uğruyor, insanları anlamak ve değerlendirmek için gerekli olan empati becerilerimizi de kullanamaz oluyoruz. Bütün bu karmaşık ama tıkır tıkır işleyen zihinsel yapımız nedeni ile öfke bize yarar değil, zarar getiriyor.  

Lider konumundakilerin tüm beyinlerini dengeli bir şekilde kullanmaları, söylemlerinde öfkeye yenik  düşmemeleri gerekiyor.

Hz. Mevlânâ’nın özlü sözlerinden alıntı yapmakta yarar var.

"A kardeş, keskin kılıcın üzerine atılmadasın,
tövbe ve kulluk kalkanını almadan gitme."

Hepimiz için öfkemizi kontrol edebildiğimiz, sevgimizi çoğaltabildiğimiz günler diliyorum.Ancak ruhsal ve zihinsel özgürlüğe kavuşacağız.