Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi

Türkiye'nin ilk tıbbi bitkiler bahçesi
ekosistemimizin farkına varmak için fırsat sunuyor..

Kimyasal katkısız yetişen 700'ü aşkın tıbbi bitki,
sera, herbarium, laboratuar..

Sağlık Çevre Okulu, staj imkanı, yayınlar,
tez-proje ve kurum destekleri..

Geçmişle bugünü buluşturan
geleneksel tıp festivali..

Biyoçeşitliliğin korunup geliştirilmesine,
tıbbi bitkilerin etkin ve güvenli kullanımına katkı..

Doç.Dr. M. Bedizel Zülfikar-Aydın
Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Bilim Tarihi Anabilim Dalı

 

Kaynaklarını başta Antik Yunan olmak üzere Mezopotamya, Mısır, İran, Hint ve İslam öncesi Arap kültüründen alan İslam medeniyetinde göklerle yer arasında bir ilişki olduğu düşüncesi vardır. Önemli bir bölümü kozmolojik olan İslam astrolojisinde bütün yaratılış "Eşsiz Bir İlke"den kaynaklanmaktadır ve gökler dünyaya hâkimdir. Bir başka ifadeyle kâinat “Tanrı’nın bir tezahürü” ve “tabiat bir bütün”dür. Aslında Aristo’nun ortaya koyduğu kozmoloji İslam âlimlerince devam ettirilmiştir. Buna göre evren, Ay-altı ve Ay-üstü âlemlerden oluşmuştur. Ay-altı âlem hem kozmolojik hem ontolojik zincirde en alt tabakayı oluşturmaktadır ve gökten gelen etkilere karşı edilgen ve bağımlıdır. Oluşma ve bozulma âlemindeki bütün değişmeler, herşeyi düzenleyen ve bu dünyadaki olaylara yön veren göklerin etkisiyle meydana gelir. İslam kozmolojisine göre gök cisimleri sadece hareket eden, hareketleri ve periyotları ölçülen nesneler değildir, aynı zamanda Tanrısal/ruhsal bir güç taşırlar.[1]

Ay-altı âlemde bulunan varlıkların hepsi sıcaklık, soğukluk, kuruluk ve nemlilik niteliklerine sahip dört elementten meydana gelmiştir. Hava, sıcak ve nemli; su, soğuk ve nemli; toprak, soğuk ve kuru; ateş, sıcak ve kurudur. Ancak beşinci madde olan eterden meydana gelen “gökler de mutlak olarak elementler dünyasından farklı değildirler, çünkü onlar da sıcaklık, soğukluk, kuruluk ve nemden oluşan dört ana niteliği taşırlar ve Ay-altı âleme, parçaları bütünleşmiş bir kozmos içinde etki ederler.”[2]

O halde zirai faaliyetleri en uygun şekilde yaparak topraktan en kaliteli ve yüksek verimi almayı hedefleyen çiftçi, bunun için Ay’ın hangi evresinde hangi işlemi yapmanın daha iyi olacağını, Güneş ve diğer yıldızların bitkiler üzerindeki tesirini vs. bilmek zorundadır.

Burada klasik İslam medeniyetinde kaleme alınmış bir ziraat kitabı olan Kitâbü’l-Filâha'dan, gök cisimlerinin tarım faaliyetleri üzerindeki etkisiyle ilgili bazı örnekler sunuyoruz.

Kitâbü’l-Filâha, Ortaçağ'ın en önemli ziraat-botanik alimlerinden kabul edilen İbn Avvam’ın (Ebu Zekeriya Yahya b. Muhammed b. Ahmed el-İşbilî) VI/XII. yy.da Arapça olarak kaleme aldığı bir ziraat eseridir. Bu eser Mustafa b. Lutfullah tarafından 18 Şaban 998 (22 Haziran 1590) tarihinde Türkçeye çevrilmiştir.[3]

 

Güneş

İslam kozmolojisinde Güneş “Evrenin kalbi”, “Tanrının göklerde ve yerdeki işareti”, “doğrudan varlığın feyzini sembolize eden ve bütün evreni aydınlatan ışık kaynağı”dır. "Evrenin ... eril ve dişil prensipleri olan Güneş ve Ay sayesinde bütün evren hayat kazanmaktadır.”[4]

Kitabü'l-Filâha'da Güneş, öncelikle verdiği “hararet” sebebiyle, toprağın oluşumu ve terbiyesi, bitkilerin hayat bulması başta olmak üzere hemen tüm zirai faaliyetlerde -bazen olumlu bazen olumsuz- önemli bir etkendir. Eserde Güneş’le bağlantılı olarak günler, mevsimler ve iklim de konu edilmiş; ziraatle ilgili hemen her işlem, bilhassa mevsimlerle ilişkilendirilerek anlatılmıştır.

 

Ay

Ay, İlkçağ medeniyetlerinde olduğu gibi İslam kozmolojisinde de dişil ilkeyi sembolize eder ve evrenin ikinci ilkesidir. Dolayısıyla dünya ve canlılar üzerinde Güneş’ten sonra en büyük etkiye sahiptir. Fakat etkisi daha çok yeryüzündeki döngülerle sınırlıdır.

Eserde, Ay’ın evreleri, gübrelemeden budamaya, ekim dikimden hasada kadar birçok konuda etkili olmaktadır. Genellikle tercih edilen evre, Ay’ın hilal şeklinde görülmesinden dolunay haline gelmesine kadar süren, Ay’ın veya “Ay nuru”nun “arttığı” ve “kendi kuvvetinden kuvvet verdiği” dönemdir. Bu dönemde ekilip dikilen bitkiler vaktinde gelişir; kökler, dallar kalınlaşır; çiçekler, meyveler büyür; çok ve lezzetli olur.

Ay’ın eksilmeye başladığı dolunaydan sonraki süreç ise zirai işlemler için genellikle uygun görülmez, ancak olumsuz kabul edilen ve azalması istenen durumlarda tavsiye edilir. Sözgelimi yaban otları “Ay eskisi”nde yani Ay’ın ışığı azalmaya başladığı süreçte sökülürse bir daha bitmez.

Eserde, hangi zirai işlemin hangi ayda yapılması gerektiğiyle ilgili ayrıntılı bilgilere yer verilmiştir. Ay, burçlarıyla da ziraat üzerinde etkili bir rol oynamaktadır.

 

Yıldızlar

İslam kozmolojisinde yıldızlar Ay-üstü âleme ait olduğu için Ay-altı âleme etki ederler.

Eserde, bazı bitkilerin ekim zamanları, aşılama gibi çeşitli zirai işlemler yıldızların doğuş ve gözden kayboluş süreleriyle ilişkilendirilerek anlatılır. Mesela, buğdayı Süreyya yıldızı battığı zaman, yani teşrin-i saninin on ikinci günü ekmek uygundur. Zeytinin aşılama vaktiyse yaz mevsiminin ortalarından nesr-i tayir (Alpha Aquilae) denen yıldızın temmuz başındaki doğuşuna kadardır.

 

Gezegenler

“Gezegenlerin, hareketleri sırasında kevn (oluş) ve fesad (bozuluş)  âlemindeki olaylar, özellikle bitkilerin, hayvanların ve insan cenininin oluşumu üzerinde görülebilir etkileri vardır."[5]        

Eserde, bitkilerde istenen özelliklerin elde edilebilmesi için gezegenlerle uyumlu bir ekim takvimi önerilir. Sözgelimi soğan, tatlı ve sulu olması isteniyorsa, Ay ışığının çok olduğu ve Ay’ın Zühre (Venüs) yıldızına bitişik veya yakın olduğu zamanlarda ekilmelidir.

 

Burçlar

Ay-altı evrene ait olan ve dört elementle dört niteliğin birleşmesinden oluşan üç varlık âlemi de burçlarla ilişkilidir. “Burçlar kuşağının asıl sayısı olan 12; 3 ve 4’ün çarpımından meydana gelir. Geleneksel olarak bu sayılar, Külli (evrensel) Tabiat'ın elementleri meydana getiren etken (sıcak ve soğuk) ve edilgen (kuruluk ve nemlilik) niteliklere ayrılmasını ve Külli Nefs'in üç önemli eğilimini sembolize ederler... O halde 12 burç, sayısal sembolizmlerinde evreni yöneten ilkenin tümünü içerirler.”[6]

Eserde, Ay ve Güneş burçları bir yandan bazı havas ve tılsımların uygulanmasıyla ilişkilendirilirken, diğer yandan burçların bazı zirai işlemler için vakit tayininde kullanılması anlatılmaktadır.


[1] Seyyid Hüseyin Nasr, İslam Kozmoloji Öğretilerine Giriş, çev. Nazife Şişman, İnsan Yayınları, İstanbul 1985, s. 71, 96; 234; 266; 87,97.

[2] Seyyid Hüseyin Nasr, a.g.e., s.154.

[3] bk. Mükerrem Bedizel Zülfikar Aydın, İbn Avvam Terceme-i Kitâbü’l-Filâha (Ziraat Kısmı); Çevirimetin-İnceleme-Sözlük, Mütercim: Muhammed b. Mustafa b.Lutfullah, Kitabevi, İstanbul 2011, s. 495.

[4] Seyyid Hüseyin Nasr, age., s.89.

[5] Seyyid Hüseyin Nasr, age., s.87,97; 96-97,174,183.

[6] Seyyid Hüseyin Nasr, age., s.180;175-176,185.