Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi

Türkiye'nin ilk tıbbi bitkiler bahçesi
ekosistemimizin farkına varmak için fırsat sunuyor..

Kimyasal katkısız yetişen 700'ü aşkın tıbbi bitki,
sera, herbarium, laboratuar..

Sağlık Çevre Okulu, staj imkanı, yayınlar,
tez-proje ve kurum destekleri..

Geçmişle bugünü buluşturan
geleneksel tıp festivali..

Biyoçeşitliliğin korunup geliştirilmesine,
tıbbi bitkilerin etkin ve güvenli kullanımına katkı..

Prof.Dr.AytenAltıntaş
İ. Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı

 

Tıbbi bitkilerin ve aromatik yağların ilaç olarak kullanımında genelde iki ekol uygulanır. Ya tek bir bitki veya yağ alınarak kullanılır veya son zamanlarda olduğu gibi birçok bitki veya aromatik yağın karışımı tercih edilir. Bu karışımlar hem ilacı hazırlayanın bilgi ve sanatını ve ayrıcalığını gösterir, hem de daha hızlı ve etkili olur. Bu kullanım şekilleri tarihte iki büyük hekimin uyguladıkları tedavi usulünde belirginleşmiş ve şekillenmiştir: Hipokrat ve Galen.

 

Hipokrat İÖ 460-370 yıllarında yaşamış Yunanlı bir hekimdir. Kos adasında sürdüğü ömrünü hastalarına ve tıp öğrencilerine adamıştı. Çok sade bir hayatı vardı ve tedavide kullandığı ilaçlar da tek, basit ilaçlardı. Tedavide “Önce Zarar verme” ilkesiyle hareket etmişti. Etkisini çok iyi bildiği bitkileri tek başlarına kullanmıştı.

 

Galen İS 130-210 yıllarında yaşamış, Roma döneminin bir hekimi idi. Bergamalı olup daha sonra Roma’da saray hekimliğine yükselmişti. Galen çok bilgili, hırslı bir hekimdi ve etkili olmak için karışımları tercih ediyordu. Özellikle Roma sarayına hekim olduktan sonra kalıcı olabilmek için aynı etkili pek çok bitkiyi karıştırarak ilaç hazırlamıştı.

 

Bu iki hekim de tıbbı çok etkilemiş ve ekol olarak kabul edilmiştir. Hekimler “hızlı ve etkin”  olmak istediklerinde ellerindeki bütün kuvveti kullanarak karışımlar yapmayı tercih etmişlerdi. Bu karışımların bedene ağır gelmesi ve bir takım zararlara yol açması muhtemeldi.

 

Osmanlı hekimleri kitaplarında “Bilinmelidir ki, müfred (tek, tekil, basit, bileşik olmayan) deva ile ilaç mümkün iken mürekkeb (bileşik, karışım, iki veya daha çok şeylerin karışımından meydana gelen) deva ile ilaç etmek gelenek ve usulden değildir” diyerek Hipokrat ekolünü benimsemiş, ancak mecbur kalırlarsa karışımlar hazırlamışlardı.

‘Tiryak’lar karışım ilaçlara güzel bir örnektir. Tiryak özellikle zehirlenmelerde, salgın hastalıklarda ve hastalıklardan korunmak amacıyla kullanılan, her derde deva önemli bir ilaç gurubu idi. İyi bir tiryak formülünde 100’e yakın madde bulunurdu. Bir tiryak formülü olan “Mesir macunu” da 40’tan fazla bitkiden hazırlanırdı. Bu, Galen ekolüne bir misaldir. Fakat bir başka tiryak formülü olan “Tiryak-ı Tin” basit bir formüle sahipti. Binlerce senedir etkisi bilinen bir çeşit toprak “Kil” tek başına ilaçtı. Kanamalarda, ishalde, salgın hastalıklarda, akciğer hastalıklarında içilerek, yara ve çıbanlarda, deri hastalıklarında sürülerek kullanılıyordu. Osmanlı hekimleri de bu basit tiryaka çok önem vermişlerdi. “Sıfat-ı tiryâkü’t-tîn bu bir tiryâkdır kim tecribe olunmuşdur, bir kişiye kim ağu içürmüş olsalarya bir ağulu canavar sokmuş olsa bu tiryâkı vireler yiyeyicek kusmak getüre kusdura tâ kim ağunun kuvveti ve zehîrnâklığı bedenden taşra gide mâdâm ki kusmak gele kusalar tâ beden pâk ola”. Bu da Hipokrat ekolüne bir misaldir.

Hipokrat ekolüne güzel bir misal de yine tiryak olan ‘nevruz otu (Linaria vulgaris)’ dur. Baharda çiçek açan bu bitki, Osmanlı tıbbında, yüzlerce bitkiden hazırlanan tiryak yerine kullanılıyordu. “Nevruz otu: zehirlenmeleri giderir. Zehirli böcek sokmalarında zehrini giderir. Nevruz gününde içilirse o yıl içinde ne kadar zehir verilirse verilsin etki yapmaz, nevruz gününde bu ottan yenilir” diye özetleyeceğimiz etkisi tıp kitaplarında bildirilmişti.

 

Bugün bitkisel ilaç veya aromatik yağlarla doğal tedavi uygulayanların bilmesi gereken, çok karışımla ilaç yapılabileceği gibi iyi bilinen tek bir ilaçla da tedavi yapılabileceğidir.